Ya Tahammül, Ya Sefer

0 0
Okuma Süresi:2 Dk., 33 Sn.

Dünyaya yön vermiş, tarihin yeniden yazılmasını sağlamış Ülkelerin etnik yapısı hep karmadır.

Geçmişte Osmanlı’dan ötürü İstanbul ve birçok Türk şehri böyleydi.

İngiltere, Fransa, Amerika halen daha böyledir.

Bu anlaşılabilir bir durumdur da.

Çünkü söz konusu imparatorluklar birçok krallıkları ortadan kaldırmış, hepsini bir yönetim altında harmanlamışlardır.

İlla da karışık olmayan bir ırk, bir ülke aranırsa da bunun için ya İzlanda’ya, ya Norveç’e, ya İsviçre’ye ya da Finlandiya gibi minik ülkelere gitmeniz gerekiyor.

Gerçi oralara da artık göçmenler yerleşmiş ve az da olsa etnik sterillik ortadan kalkmaya başlamıştır.

Yazımızın konusu olan Türkiye’ye gelirsek; Osmanlının yönetiminin bulunduğu bugünkü coğrafyada onlarca ırk’ın, onlarca İnancın ve hatta onlarca Dil’in olması kaçınılmazdır.

Şu an üzerinde 64 ülke bulunan imparatorluk topraklarından en başından sonuna kadar yüz binlerce insan Anadolu/Trakya topraklarına gelmişlerdir.

Bu da çok renkli ve çok çeşitli bir Millet Mozaiği oluşacak demektir.

Ne var ki; aslında bu verimli olan durum karşısında kendi tercihlerimizi dayatma histerisi ortaya çıkmaktadır.

Düşüncesizce, saygısızca, hiç araştırma yapmadan verilen hükümler, birçok iyi niyetli kalpleri acıtmaya devam etmektedir.

“Burası Türkiye, Kürtler dışarı, Araplar Arabistan’a, Boşnaklar Bosna’ya, Gürcüler Gürcistan’a… gitsin” deme lüksümüz yoktur.

Ben Türk ırkıyım, sen de ya Türk ırkısındır ya da değilsindir, seni kabul etmiyorum diyemeyiz.

Dayatma yoluyla; Ben Müslüman’ım, sen de şahadet getir iman’a gel dememiz hem ayıp hem de günahtır, çünkü Din’de zorlama yoktur.

Ben Sünni Müslüman’ım, sen ise Alevisin, senin mezhebin yanlış biliyor, yanlış yapıyor, yanlış ibadet ediyorsunuz… Deme hakkımız yok.

“Sen sakal bırakmışsın, Müslümanlıkta böyle bir şey yok, hem başını da aç”ın karşılığı yoktur.

“İçki içmek haramdır, sen günah işliyorsun, içme şunu” sözü densizlik olacaktır.

“Sen ey yobaz Sunni, siz bağnazsınız, ibadet yapmaya gerek yok, kalbin temiz olsun yeter” diye bir cümle kurulması “saçma ifadeler” için kullanılabilir.

“Ben şu Lideri çok seviyorum, sen de çok seveceksin” dayatması olmaz.

Bu kez karşındaki insan da; “O zaman sen de şu lideri çok sevmelisin” ile mukabelede bulunacaktır.

“Ha o mu? Filanca partiden, Devleti mahvettiler, ocağımızı söndürdüler, bırak şunu” gibi bir yaklaşım en hafif deyimiyle densizliktir.

“Ama siz de geçmişte şu rezillikleri yaptıydınız” diye kinlenmiş bir cümle ile mukabelede bulunmak da aymazlıktır.

İşin özü aslında şudur; Din’imiz, Dil’imiz, Irk’ımız, İdeoloji’miz ne olursa olsun “bizim arzu ettiğimiz gibi” düşünmeyen, uygulamayan insanları hor görme hakkımız asla olamaz.

Allah her insanı yaratırken etnik tercih hakkını ona vermemiştir.

Bunu bizzat kendi takdir etmiş ve Dünyaya göndermiştir.

Geriye kalan inançlar ve ideolojiler kısmında da yine herkes kendi dünyasını yaşamaya ve o ölçüde hayatını biçimlendirmeye devam edecektir.

Sizin öfkelendiğiniz, dayattığınız, olmasını istediğiniz şeyler tam bir ters etki yapacak ve sizin sadece huzurunuzu bozacaktır.

O halde önce şunu bileceğiz; istesek de, istemesek de bu coğrafyadayız. Bunun ama’sı, fakat’ı yoktur.

O zaman birbirimize tahammül etmeyi öğreneceğiz. İster etnik, ister siyasi tercih, ister Din anlayışında her bireyin özgür olduğunu unutmayacağız.

Ne kadar kızarsanız kızın, dayatırsanız dayatın, ötekileştirirseniz ötekileştirin her defasında ciddi bir dirençle karşılaşırsınız.

Eğer aklınız eriyorsa, diliniz dönüyorsa, bilginiz de buna uygunsa tatlı dille ikna etmeyi deneyebilirsiniz.

Ama hem cahilliğiniz hem de kaba tarzda dayatmanızı karşı taraf reddedecektir bilesiniz.