İstanbul’da bazı ünlü restoranların başlattığı Sefertası Hareketi, “fast food”un olumsuz etkilerinden sakınılması için on maddelik bir öneri listesi hazırladı.
1999 yılında kurulan ve aralarında İstanbul’un ünlü restoranlarından Ali bey İstanbul Köftecisi, Develi, Feriye, Hacı Abdullah, Beltur ve Çiya Sofrası ile börek ve tatlılarıyla tanınan Güllüoğlu’nun da bulunduğu ”Sefertası Hareketi”nin öğütleri şöyle:
Yemek yemeye ayıracağınız zamanı kaybedilmiş zaman saymayın. Yemek zamanı, sadece beslenme saatiniz değil, hayattan keyif almak için kendinize ayıracağınız zamandır.
Mümkün olduğunca dostlarınız, sevdikleriniz ile birlikte yemek yiyin, yemeğe sohbetin de tadını katın. Buna bir fast food restoranında pek izin verilmez.
Evde yemek pişirilmesini ve ailenin sofrada bir araya gelmesini teşvik edin. Yemek pişirene, aile için çok değerli bir şey yaptığını hissettirin. Aile sofrasını çekici hale getirin.
Haftada veya 15 günde bir ailecek geleneksel lokantaya gidin ya da evde alışılmışın dışında bir mönü hazırlayın. O gününüz, sadece bu yemekten dolayı özel olsun.
Öğle yemeklerinde ev dışındaysanız her gün aynı şeyi yemeyin. Bu aynı şey sadece hamburger değil, ekmek arası döner, pizza, lahmacun da olabilir. Çevrenizdeki lokantaları, kafeleri, büfeleri öğrenin, değişik lezzetler arayın. Arada bir evden işyerinize yemek getirmekten yüksünmeyin. Bunun için size bir sefertası gerekebilir. Sefertası taşımak, hafife alınacak bir durum değildir. Çocuğunuz için beslenme çantası ne kadar normal ise sizin için de sefertası o kadar normaldir.
Çocuğunuzun beslenme çantasına evde hazırlanmış yiyecekler koymaya gayret edin. Çocukların fast food bağımlısı olmaması için, veliler ile okul yönetimlerinin işbirliği çok önemlidir. Beslenme saatleri bu işbirliği için iyi bir zemin olur.
Çocukları fast food restoranlarının çekim alanlarından uzak tutmaya çalışın, ama baskıcı, yasakçı değil, alternatif gösterici, geliştirici olun. Fast food bağımlısı olmuş erişkinler için yapabileceğiniz en iyi şey, onlara ”afiyet olsun” yerine ”kaloriniz, yağınız, tuzunuz, kolesterolünüz bol olsun” demektir.
Fast food restoranlarında satılan köftemsi yiyeceklerin içinde ne olduğunu ve dünyanın her tarafına yayılmış, gittikçe çoğalan bu restoranların her yerde, her zaman aynı olan mönüleri için bunca etin,patatesin, diğer gıda maddelerinin nasıl tedarik edildiğini öğrenmeye çalışın. Tam olarak öğrenemeseniz de, elde edeceğiniz ipuçları canınızı sıkmaya yeter.
Bir fast food restoranına gitmek zorunda kalırsanız, kendi kendinize keyifli bir yemek için orada bulunduğunuzu telkin ederek, atmosferi, nesneleri ve olup biteni iyice gözlemleyin. İnsanların, ileri derecede rasyonelleştirilmiş bir sistem içinde otomatik bir tüketim makinesi gibi hareket ettiklerini fark edeceksiniz. Bunun sizi rahatsız edeceğini umuyoruz. Ama rahatsız olmasanız da zaten kısa bir süre sonra sistem tarafından rahatsız edileceksiniz. Fast food kurmayları, restorana girişinizden azami 7 dakika sonra çıkış kapısının kolunu tutmuş olmanızı ”ideal durum” olarak belirlemişlerdir.
Fast food sisteminin esasını kavramaya çalışın. Bu sistemin fast food restoranları dışında da hayatımızı dört bir yandan kuşattığını, benliğimizi sınırlandırdığını, haz alma duyumuzu körelttiğini, bizi bütün dünya için biçilmiş insanilikten uzak bir hayat tarzına sürüklediğini göreceksiniz. Tekdüzelik size göre değilse, bir makine gibi ömür tüketmek değil, insanca haz alarak yaşamak istiyorsanız, bu sisteme ayak direyin
Okuma Süresi:2 Dk., 16 Sn.