Bize Bir Şey Olmaz…

0 0
Okuma Süresi:2 Dk., 6 Sn.

Salgın nedeniyle, gelişmiş denen Ülkelerin dökülmelerini, sistemlerinin çökmesini, sosyal hayatlarını tarumar olmasını canlı yayında izliyoruz.

İngiltere 65 yaş üstünü, İtalya da 70 yaş üstünü hastaneye kabul etmiyor-edemiyor.

İspanya’da sağlık kurumları iyice çöküp dibe vurmuş durumda.

Dünya’nın süper gücü Amerika’da ise; sağlık sigortaları olmayanların, hastanenin yakınından geçmesi bile yasak.

Diğer gelişmişler (!) de hastaları genellikle evlerine gönderiyorlar.

Tıbbi olarak devasa sorunların yanı sıra, sosyal anlamda da ciddi sıkıntıları var.

Moraller bozuk, kimse ne yapacağını bilemiyor.

Az sıkışan Bakan ya istifa ediyor ya da İntihar.

İstifa etmeyenler ise ekranlardan halkı fırçalıyor.

Gelişmiş Ülkelerde silah satışları 7-8 misli neden artıyor sanıyorsunuz?

Çünkü kendi Ülkelerinde, kendi insanlarına, kendi soydaşlarına, kendi eş dost ve akrabalarına güvenmiyorlar ki?

Her an, bir yağma, anarşi, terör, talan, itaatsizlik bekliyorlar da ondan!

Oysa baktığımızda Ülkemizde durum bu kadar kötü değil.

Elbette hasta sayısı ve buna bağlı ölümler var.

Ve elbette tehlike geçmiş değil, aynı önemde devam ediyor.

Ancak Şükür ki; Hastanelerin kapasitesi, yoğun bakım ünitelerimiz ve yatak sayılarımız oldukça ileri safhada.

Sosyal anlamda ise açık ara öndeyiz.

Siz hiç gelişmiş ya da gelişmemiş Ülkelerde Jandarmanın gidip, ihtiyaç sahibi bir yaşlının odununu kırdığını gördünüz mü?

Siz hiç “Medeni” dediğimiz toplumlarda, yaşlılara maaşlarını çekip, giderken de kolonya, maske götüren Polis gördünüz mü?

Siz hiç Uygar Dünya’nın en uygar (!) insanlarından, köyde duran yaşlıların hayvanlarına yem, saman vb. gibi malzeme götürdüklerine şahit oldunuz mu?

Siz hiç, Belediyelerimizin askıda ekmek, her eve kumanya, her eve sıcak yemek, her aileye maddi yardım seferberliği yaptığını, bunun için de Başkanların geceli gündüzlü koşturduğunu duydunuz mu?

Siz hiç, boşta kalan insanlarımızın, “biz müsaitiz, yaşlılar telefonumuzu arasınlar, ne istiyorlarsa alacak ve arabamızla götürüp teslim edeceğiz” diye ilan veren insanlar gördünüz mü?

Siz hiç Papazların evden çıkamayanlara gidip, onlara Sabır, Tevekkül, Dua telkin edip, morallerinin yüksek tutulmasını sağladıklarını duydunuz mu?

Bizim imamlarımız şu sıralar kapı kapı gezip bu türden sohbetler yapıyorlar.

En çok ihtiyacımız olan manevi duygularımızın yüksek tutulmasını sağlıyorlar.

Çünkü hepimiz biliyoruz ki; umutsuzluk, karamsarlık, endişe, kaygı bağışıklık sistemimizi yarı yarıya azaltıyor!

Ya evden çıkamayanların çöpünü toplayan kamu işçilerini duydunuz mu?

Bizde fırıncılar; “Allah’ını seven gelsin, ihtiyacı varsa bedava ekmek alsın” diyorken, aynı Norveçli Fırıncı bunu yapar mı?

Siz hiç apartmanın ortak merdivenlerinde mesafelerini koruyarak çay içip sohbet eden Alman kadınların komşuluk ilişkisini düşünebilir misiniz?

Siz hiç, yaşlının tarlasını traktörle süren asker gördünüz mü?

Göremezsiniz!

Çünkü bu gibi güzel davranışlar her millete nasip olmaz.

Olsa da çok az olur!

Olsa da bizim kadar yaygın yine olmaz.

Bizim Genlerimiz yüzyıllardır hep güzel hasletlerle bu minvalde yoğrulmuştur.

Çünkü biz hep birlikte Türkiye’yiz.