REFAİDDİN KAVRAYIŞI

0 0
Okuma Süresi:2 Dk., 29 Sn.

(Bu yazıyı bir hafta önce yazacaktım fakat araya İsrail girdiği için bu hafta yazabiliyorum.) Prof. Dr. Numan Kurtulmuş ziyaretiyle Ünye’yi onurlandırdı. Kalabalık bir topluluk tarafından karşılanan Saadet Partisi genel başkanının yanında Refaiddin Şahin de vardı. Ertesi günü gazetelerde bir haber çıktı. Eğer Numan Bey bana; “Ordu’dan aday olacaksın” derse ben hayır demem. Dersem ona yardım edeceğim sözünü tutmamış olurum. Halk beni çok seviyor. Aday olacağımdan korkanlar, çekinenler var diyen Şahin, saadet partisine rütbelerini bırakarak geldim demiş. Aynı günü nezaket gereği Numan bey’i karşılamak üzere gelen Belediye Başkanı Ahmet Arpacıoğlu ile biraz sohbet etme imkânımda oldu. İlgimi çeken şeyler söyleyen Arpacıoğlu, edindiği tecrübelere dayanarak siyasette büyük konuşmamak gerektiğini vurguladı. Akp’ye üye olurken eski ilçe başkanı Abdülaziz bey’in zehir zemberek açıklama yapması ve buna rağmen genel merkezin Arpacıoğlu’nu aday göstermesi aklıma geldi. O kadar büyük laflardan sonra Arpacıoğlu ile birlikte çalışmak zorunda kalan Abdülaziz Bey kızılcık şerbetini içmişti. Partisinin takdirini bir görev eri olarak yerine getirmiş, Arpacıoğlu da seçimi kazanarak onun yüzünü kara çıkartmamıştı. Siyaset nasıl bir şeydir? Ya da nasıl olmalıdır? Şöyle bir sonuçla karşılaştım. Birinci tercihte eğer idealist iseniz, tek bir dünya görüşünüz varsa, manevra yapmadan, yalpalamadan, dimdik durarak, omurgasız durumuna düşmeden, utanma güdüsünü yitirmeden, ettiğiniz büyük lafları da yemeden devam etmek istiyorsanız, üstünüzdekilere bazen asi gelecek ve tabi olmayacaksınız. Ferdi de olsa mücadelenizi sürdürecek, asla dünya görüşünüzden taviz vermeyeceksiniz. Bunun sonucu yapayalnız kalmak ta olsa, sineye çekip elden bir şey gelmediği için Allaha havale edeceksiniz. Zaten dik’te dursanız yamulsanız da sonuçta kullanılıp atılacaksınız. Bu esasen sosyolojik bir sıkıntıdır. Halk ne zaman iyiyi, doğruyu, ilke’yi benimserse işte o zaman yalnız kalmayacaksınız demektir. İkinci tercih de ise; eğer maksadınız bir yerlerde görünmek, egonuzu tatmin etmek, bir makama gelmek, önemli olan nasıl gelindiği değil, gelinen yerdir düsturu olmalıdır. Gerektiğinde dünya görüşünüzü değiştirmekten çekinmeyecek, aslolan hedefe nail olmayı prensip edinmeniz gerekecektir. Bütün angarya işleri itirazsız kabul edecek Akçaylarda flamalı araçlarınızla ekâbiri karşılamaya devam edeceksiniz. Maddi ve manevi fedakârlıkları büyük bir heves ve iştahla üstlenecek, aidatlarınızı muntazaman ödeyeceksiniz. Gerektiğinde birçok eli yalayacak ve herkese sahtekâr gülücükler savuracaksınız. Hiç kuşkusuz bu tür makamları ve koltukları isteyenler vatan haini değildir. Ve ülkesini en az dik duranlar kadar seviyorlardır. Fakat metotları farklıdır. Refaiddin Şahin’e gelince; öncelikle birçok doğru bildiği şeyleri düzeltelim. (Büyük konuşmayı göze alıyorum!) Görev verirlerse yaparımın anlamı şudur; herhalde kocamaannn Şahin’e partide çaycılık görevi vermeyeceklerdir. O da zaten milletvekilliğine dikkat çekmiş. Eğer reddederse Numan beye yardım sözünü tutmamış olmaz, bilakis reddederse Saadet Partisine yardım etmiş olur. Neden? Çünkü mensubu olduğu partinin en son oy oranlarını hatırlamasında gerekli cevapları bulacaktır. O günlerde halk onları, bir daha gün ışığı görmesinler diye sandığın dibine gömmüştü. “Halk beni çok seviyor” da yanlış bilgi. Sizi kesinlikle sevmiyorlar. Neden sevmediklerini bir önceki satıra bakarak görünüz. Aday olunca sizden korkacaklara gelince; evet onlar çok korkuyorlar. Çünkü SP siyasetin yükselen yıldızı. Sizin durumunuzdakiler aday olurlarsa bu yıldız biraz ışık kaybedecek, işte bundan korkuyorlar. Son olarak bıraktım dediğiniz rütbelere gelince, en son seçimlerde o rütbeleri bu halk söküp atmıştı zaten.

Bir cevap yazın