Motosiklet

0 0
Okuma Süresi:3 Dk., 3 Sn.

MOTOSİKLET TUTKUSU

Görenleri korkutan, “bu araca binilir mi?, bu şeytan arabası, bu çok tehlikeli vs!” diye yorumlanan motosikletlerden bahsedelim. Özellikle şehirlerarası yollarda birçoğumuzun ilgisini çekmiştir. Siz normal hızlarda giderken yanınızdan “vınn” diye geçiverirler. Siz kalabalık trafikte adım atamazsınız ama onlar vızır vızır aralardan normal yoldaymış gibi geçip giderler. Bu manzaraları görenler “tamam az sonra bu sürücü mutlaka kaza yapacaktır” diye kehanette bile bulunurlar. Oysa karayollarında en az tehlikeli olan araç motosiklettir. Ölümcül trafik kazalarında araç başına düşen olumsuz tablo, motosikletlerde daha azdır. Bunun birçok sebebi vardır. Her şeyden önce motosiklet sürücüsü iki eliyle gidonu tutmak zorundadır. Dengede durabilmesi için sürekli pürdikkat olmak zorundadır. Bunun yanı sıra motosikletlerin kaçacak birçok manevra alternatifleri vardır. Yüksekten ve her tarafı açıktan seyrettiği için yol hâkimiyeti motosikletin kontrolü için çok daha kolaydır. Elbette maksat dışı agresif hareketler, tehlikeli manevralar ve limitleri zorlayan hızlanmalar aksi tesir etmektedir. Bunun yanı sıra en önemli olumsuz etkenlerin başında ise, motosiklet haricinde büyük araç kullanan şoför dostlarımız maalesef motosikletlilere hayat hakkı tanımamaktadırlar. Karayollarında seyrederken birçok sürücü motosikletlileri yok farz edip onların yol haklarına fütursuzca tecavüz edebilmektedirler. 4 tekerli araç sahiplerinden özellikle, onlarında bir araç olduğunu ve yaşama hakları olduğunu hatırlatarak biraz daha dikkat etmelerini istiyoruz.  Motosikletin görünen ve görünmeyen çok güzel yanları vardır. Görünen faydaları; her şeyden önce doğa dostudur. Çevreye yakıt olarak bıraktığı emisyon değerleri diğer makinelerden çok daha düşüktür. Yol ve park etme sorunu yoktur çünkü her yere girebilir ve çıkabilir. Gelişmiş ülkelerde motosiklet satışının yaygınlaşması için devletler birçok avantajlar sunmaktadır.  Örneğin KDV, ÖTV, vergiler gibi yasal bedellerde ciddi manada indirimler yapmaktadırlar. Her gün büyüyen trafik sorununu, iş ve enerji kaybını ancak bu tür önlemlerle minimize edeceklerini bilmektedirler. Bizim ülkemizde ise tam tersine bir uygulama söz konusudur. Özellikle büyük şehirlerimizde motosikletin yaygınlaşmasını sağlamakla yukarıda saydığımız avantajları beraberinde getireceği kaçınılmazdır. Yine motosikletle sadece yazları sıcak ve güneşli havalarda gezilebileceğini sanıyorsanız yanılırsınız. Bu sektörde gelişmeler o kadar baş döndürücüdür ki, yağmurda, karda, güneşte seyahat edilebilecek güvenli ve özel donanımlı kıyafetler her bütçeye uygun olarak üretilmekte ve sürücülerin istifadesine sunulmaktadır. Siz yeter ki böyle bir tutkuya sahip olun. Artık sınırlamalar kalkmıştır. Fiziksel eksiklikler kendiliğinden çözülecektir. Üstelik teknoloji harikası motosikletlerde güvenli sürüş için birçok donanım da mevcuttur. ABS fren sisteminden tutunda, yolun durumuna göre süspansiyonlarını otomatik olarak ayarlayan motosikletlere kadar birçok donanımlar vardır. Motosiklet kullanmak sanılanın aksine sadece genç ve erkek egemenliğinde değildir. En küçük yaşlardan en yüksek yaşlara kadar büyük küçük demeden motosiklet sürücüsü vardır. Erkekler kadar Bayanlarda da motosiklet tutkunları vardır. Ve ayrı seyahat gruplarına sahiptirler. Bu tutku bireysel olarak seyahatlerden daha çok gruplar halinde bulunmak daha da revaçtadır. Özel dernek ve kulüpler oluşturmuş olan tutkunlar, yılın belli zamanlarında yurt içi ve yurtdışına gruplar halinde seyahatler düzenlemektedirler. Özellikle doğayla baş başa kalmak için özel kamplar düzenlenir ki tadından yenmez. Otel odası yerine küçük bir izci çadırı, yemek yerine ekmek ve teneke kutular içerisinde ızgaralar yapılır.  Garson ve dükkân yerine kendi işlerini kendileri görürler. Halı yerine ise çimenlerle birlikte olmanın keyfine varırlar. Görünmeyen fakat hissedilen faydaları ise çok daha anlamlıdır. Motosiklet kullanmak her şeyden önce bir tutkudur. Bir özlemdir. Doğayla barışıklığın zirvesidir. Güneşi, rüzgârı, doğayı net ve engelsiz görebilmek ve limitsizce hissedebilmektir. Motosiklet kullanıcısı aracının üzerine oturup ilk marşında çıkan sesle bütün bedeni, beyni yenilenir ve hayata pozitif olarak hazır hale gelir. Gidonu sıkıca kavradıktan sonra dilediğince yol almanın heyecanı tüm benliğini sarmaya başlamıştır bile. Yakıtı bitinceye kadar durmanın bir anlamı olmadığını bilir ve hayatın tadını iliklerine kadar hissetmeye başlar.  Özgür bir ortamda 360 derecede dünyayı seyrederek yol alan sürücü, sadece kendisi ile birlikte olduğu için mükemmel bir dinginliğe de kavuşmuş olur. İlk molada kask ve montunu çıkartan sürücü, sandalyesine oturduğunda içeceği bir bardak tavşankanı çay ile bu dinginliğin nirvanasına yerleştiğini hissetmesi için hiçbir neden kalmayacaktır.

 

 

 

Bir yanıt yazın