0 0
Okuma Süresi:1 Dk., 43 Sn.


Dünyanın en çok turist çeken dördüncü ülkesi İtalya gezim başlıyor.
Otellerde, restoranlarda ve başkaca hizmet sunulan yerlerde ki minnetsiz tavırları bu yüzden olsa gerekiyor.
En baştan söyleyeyim, spagetti, yani bildiğimiz makarnayı hiçte güzel pişirmiyorlar.
Çünkü onlar damak tatları gereği, söz konusu makarnayı biraz daha çiğ (diri) bırakmayı seviyorlar.
Bir daha oraya makarna yemeye gitmem 
Rotam Venedik’ti.
Uzun ince bir köprüden sonra (yaklaşık 25 kilometre) bu tarihi ticaret kentine ulaştım.
Hani okullarda hep okuruz ya, Venedikliler, Cenevizliler şöyle ticaret yapıyorlar, böyle alıyorlar ve acayip satıyorlar… Hakikaten doğruluğunu bu şehirde teyit ettim.
Zira Venedik öyle bir liman şehri ki, tamamen fiyordların içinde yer almış.
İnsanlar evlerine, işyerlerine ve daha birçok mekânlara, halk otobüsü tadında, halk gemisiyle gidip-geliyorlar.
Gelen ve giden ticari malların tamamı sallarla-kayıklarla-teknelerle yapılıyor.
O kadar derinlikte suların içerisine o evlerin temelleri nasıl atılmış takdir etmek işten değildi.
İnsanlığın var olduğundan bu yana Akdeniz’e açılan yegane liman olan Venedik hakikaten büyüleyiciydi.
Kudretli Roma İmparatorluğunun bu topraklarda doğması ve uzunca bir süre yaşaması için bu türden farklılıklarının olması gerekiyordu ve bu alt yapı da gördüğüm gibi varmış.
Türkiye’nin üçte biri kadar (300 bin km2) olan İtalya ülkesi, uzaktan bakınca topuklu bir çizmeye benziyor. Buna rağmen nüfusları 55 milyon civarında (bu yüzden İtalya geçmişte, Libya ve türü yerlere saldırarak, toprak edinimleri çabasına girişmişti!).
İklim Akdeniz kuşağı altında olduğundan olsa gerekir, oldukça sıcaktı.
Bu sıcaklık insanlarına da sirayet etmiş olmalıydı ki, onlarda sıcakkanlı ve şekil, şimal ve renkleri Türklere çok benziyordu.
Batılı bir ülke insanından çok mağribi bir ülke insanı davranışları-görünüşleri izlenimi edindim.
Müthiş bir turist sirkülasyonunun yaşandığı Venedik kentinde her ölümlü gibi ben de gondol sefası yaptım. Farklı bir deneyimdi doğrusu. Tamamen manuel olarak küreklerle hareket ettirilen tur fiyatı da, diğer hizmetler gibi oldukça pahalıydı.
Dünyanın en büyük zeytinyağı üreticisi olan ülkede, fındık mahsulü de hatırı sayılır derecede yapılıyor (100 bin ton civarı). Dev çikolata firmalarının da olduğu İtalya’da endüstri ve sanayileşme oldukça ileri düzeylerde seyrediyor.
Bunu yol boylarında gördüğüm fabrikalardan, mal taşına tır’lardan anlayabiliyordum.
İsviçre’ye giderken geçtiğim Milano şehri ise dev bir ticaret merkezini andırıyordu.

Bir cevap yazın