Hücre Yapısı

0 0
Okuma Süresi:11 Dk., 10 Sn.

HUCRE

Herhangi bir organimizin derinliklerini mikroskop
altinda inceledigimizde, orada o organi olusturmak
uzere bir araya gelmis ve her an faaliyet icinde olan
milyonlarca minik canlinin yasadigini goruruz.
Yalnizca insan degil, butun canlilar hucre denilen bu
mikroskobik canlilarin bir araya gelmesinden
olusurlar.
İnsan vucudunda 100.000.000.000.000 (100 trilyon)
civarinda hucre bulunur. Bu hucrelerden bazilari o
kadar kucuktur ki bunlarin 1 milyon tanesi bir araya
gelse ancak bir igne ucu kadar yer kaplar.
Halen kesfedilmemis pek cok sirri icinde barindirmayi
surduren hucre, evrim teorisinin de en buyuk
acmazlarindan birini olusturur. Cunku hucrenin
yasamini surdurebilmesi icin, cesitli islevlere sahip
butun temel parcalarinin bir arada bulunmalari
gereklidir.
Hucrenin, evrimin iddia ettigi gibi rastlantilar
sonucu meydana gelebilmesi, basim evindeki bir
patlamayla sans eseri bir ansiklopedinin basilivermis
olmasindan daha dusuk bir ihtimale sahiptir. Buna
benzer bir baska benzetmeyi İngiliz matematikci ve
astronom Sir Fred Hoyle, 12 Kasim 1981'de Nature
dergisine verdigi bir demecinde yapmistir. Kendisi de
bir evrimci olmasina ragmen Hoyle, tesaduflerle canli
bir hucrenin meydana gelmesiyle, bir hurda yiginina
isabet eden kasirganin savurdugu parcalarla tesadufen
bir Boeing 747'nin olusmasi arasinda bir fark
olmadigini belirtir. Baska bir deyisle, canliligin
tesadufen meydana gelmis olmasi ihtimal disidir.
Ayrica en basit ihtimal hesaplari bile , degil  canli
bir  hucrenin ,  o hucredeki milyonlarca proteinden
bir tanesinin bile tesadufen  olusamayacagini
matematiksel  olarak  kanitlamistir . Hucrenin
icindeki binlerce kucuk organel her saniye binlerce
karmasik islem gerceklestirir . Tek bir canli
hucresinde , enerji  uretiminden  vucutta kullanilan
proteinlerin ve enzimlerin  sentezine , disaridan
alinan  kimyasal maddelerin secilip ayristirilmasindan
bunlarin kullanilabilecek hale getirilmesine, hucre
icinde kullanilacak maddelerin cinslerine gore
depolanmasina kadar pek cok karmasik islem ve bu
islemler icin gerekli binlerce ara islem ve
organizasyon her an surer gider.
Bu islemlerde son derece karmasik ve uzmanlasmis olan
ve organel adi verilen mikroskobik hucre elemanlari
gorev yapar. Her ne kadar mikroskobik olsalar da her
biri en az bir fabrika ya da laboratuvar kadar
kompleks ve ozellesmis olan bu organellerin yaptiklari
islemlerin bircogu, gunumuzun teknoloji harikasi
laboratuvarlarinda bile gerceklestirilemez. Hucrenin
akillara durgunluk veren yapisi hakkinda kucuk bir
fikir sahibi olmak icin yalnizca bu hucre
organellerini cevreleyen zarin yapisini ve
fonksiyonlarini incelemek bile yeterli olacaktir.

Hucre Zari
Baslangicta bilim cevrelerinde , en kucuk canli
birimi  olarak  hucre kabul edilmekteydi .  Ancak daha
sonra , hucreyi cevreleyen ve hacim olarak ondan cok
daha kucuk olan hucre zari arastirmacilarin karsisina
adeta yeni bir canli turu olarak cikti .  Cunku
hucreyi  cepecevre saran bu zar , bir canlinin ,
dahasi  bilincli  bir  canlinin , yani  insanin  temel
ozelliklerinden olan karar verme, hatirlama,
degerlendirme gibi ozellikler gostermekteydi.
Hucre zari hucreyi cevreleyen bir ortudur. Ama gorevi
sadece hucreyi sarip kusatmak degildir. Bu zar, hem
komsu hucrelerle iletisimi ve baglantiyi saglar, hem
de en onemlisi, hucreye giris cikisi cok siki bir
sekilde denetler. Sahip oldugu bu ustun karar verme
yetenegi, hafizasi ve gosterdigi akil yuzunden hucre
zari hucrenin beyni olarak kabul edilir.
Hucre zari o kadar incedir ki, 1 milimetrenin yuzbinde
biri kalinligiyla, siradan mikroskopla degil ancak
elektron mikroskobuyla ayirt edilebilir. Zar cift
tarafli, hem ice hem disa dogru donuk yag
molekullerinden olusan ucsuz bucaksiz bir duvara
benzer. Bu duvar uzerinde hucreye girisi ve cikisi
saglayan kapilar ve zarin dis ortami tanimasini
saglayan algilayicilar vardir. Bu kapilar ve
algilayicilar protein molekullerinden yapilmistir.
Hucre duvarinin uzerinde yer alirlar ve hucreye
yapilan tum giris ve cikislari titiz bir bicimde
denetlerler.
Simdi dilerseniz, yag ve protein gibi bilincsiz
molekullerden olusan bu ince ortunun basardigi isleri,
yani kendisine "canli" ve "akilli" dedirten
ozelliklerini inceleyelim.
Kontrol...Kimde?
Hucre zarinin ilk gorevi az once de belirttigimiz
gibi, hucrenin organellerini sararak bir arada
tutmaktir. Ancak bundan cok daha karmasik bir is daha
yapar. Bu organellerdeki islemlerin ve hucrenin
yasaminin devam edebilmesi icin gerekli maddeleri dis
ortamdan saglar. Hucrenin disindaki ortamda sayisiz
kimyasal madde vardir. O, bunlarin icinden hucrenin
ihtiyac duyduklarini tanir ve yalnizca onlari iceri
alir. Son derece ekonomiktir; hucrenin ihtiyac duydugu
miktardan fazlasini kesinlikle iceri almaz. Bu kadarla
da kalmaz; bir yandan da hucrenin icindeki zararli
artiklari aninda tespit eder ve hic zaman kaybetmeden
disari atar. Zarin bir diger gorevi de, beyinden veya
vucudun cesitli bolgelerinden hormonlar vasitasiyla
tasinan mesajlari aninda hucrenin merkezine
ulastirmaktir.
Belli ki, bu isleri yapabilmesi icin hucre icindeki
butun faaliyetleri ve gelismeleri bilmeli, gerekli
veya fazla olan maddelerin listesini cikarmali,
stoklari kontrol altinda tutup, ustun bir hafiza ve
karar verme yetenegine sahip olmalidir. Hucre zari
oyle secicidir ki, dis ortamda basibos dolasan
maddelerden bir tanesi bile onun izni olmadan sans
eseri hucre kapilarindan iceri giremez. Hucrenin
icinde luzumsuz, amacsiz tek bir molekul bile
bulunmaz. Hucre disina cikislar da ayni sekilde hassas
kontroller, siki denetimler sonucunda gerceklesir.
Hucre zarinin gorevi o kadar hayatidir ki en ufak bir
hatayi kabul etmez. Cunku iceriye yanlis, zararli bir
kimyasal maddenin veya bir maddenin gerekli olanindan
fazlasinin alinmasi ya da disari atilmasi gereken
artik maddelerin zamaninda ve gerektigi gibi
atilamamasi gibi hata ve aksakliklar hucrenin olumu
anlamina gelir.
Evrimcilerin one surdugu gibi ilk canli hucre
tesaduflerle meydana gelmis olsaydi, varligini devam
ettirebilmesi icin mutlaka bu saydigimiz mukemmel
yeteneklerle donatilmis bir zarla kaplanmis olmasi
gerekirdi. Bu zarin ozelliklerinden birisi gelismemis
olsa, hucre cok kisa bir surede kesinlikle yok olurdu.
Peki acaba hangi "tesaduf" boyle "akilli" bir yag
birikintisini meydana getirmistir? Tum evrim teorisini
tek basina bir anda cokerten bu sorunun daha da
otesinde bir soru soralim; Sozunu ettigimiz islemler
sirasinda ortaya cikan "akil", zarin kendi akli midir?

Dikkat edin; bu saydiklarimizi yapan bir bilgisayar
veya robot degil, yalnizca hucrenin etrafini ceviren,
yagdan olusan ve uzerinde yer yer protein bulunan ve
kalinligi 1 milimetrenin yuzbinde biri olan bir
ortudur. Bu kadar karmasik isi hatasiz yapabilen hucre
zarinda bir dusunme merkezi veya beyin de aramaya
kalkmayin. Bulamazsiniz. Cunku, adi uzerinde kendisi
sadece bir 'zar'dir. Zarin, bir beyni ve akli olmadigi
halde bu kadar akilli isler yapmasi onun yalnizca, bu
aklin kaynagindan aldigi emirleri harfiyen yerine
getirdigini gosterir. Bir ayet bu gercegi soyle
aciklar:

Allah, yedi kat gogu ve yerden bir o kadarini
yaratandir. Ferman bunlar arasindan inip durmaktadir
ki, boylece Allah'in her seye kadir oldugunu ve her
seyi ilmiyle kusattigini bilesiniz.
(Talak Suresi, 12)
İnsan Hucresindeki Dev Ansiklopedi
Teknolojik bir urunun veya tesisin yapiminda ve
yonetiminde insanoglunun yuzyillar boyunca elde ettigi
tecrube ve bilgi birikimi kullanilir. Dunyanin en
ileri ve karmasik tesisi olan insan vucudunun insasi
icin gereken bilgi ve tecrube ise DNA'da saklidir.
İnsan vucudu bir yapiya benzetilecek olursa, vucudun
en ince ayrintisina kadar eksiksiz bir plan ve
projesi, butun teknik ayrintilariyla her hucrenin
cekirdegindeki DNA'da mevcuttur. DNA, hucrenin
ortasinda yer alan cekirdekte titizlikle
korunmaktadir. İnsan vucudunda sayilari 100 trilyona
varan hucrelerin ortalama capinin 10 mikron
(mikron=milimetrenin binde biri) oldugu hatirlanacak
olursa, ne kadar kucuk bir alandan soz edildigi daha
iyi anlasilir. Bu mucizevi molekul, Allah'in yaratma
sanatindaki mukemmellik ve olaganustulugun acik bir
kanitidir. Oyle ki yalnizca bu molekulu incelemek ve
halen pek azi gun isigina cikmis sirlarini arastirmak
icin ozel bir bilim dali bile kurulmustur:
"Genetik"...
Daha anne karninda yeni dollenmis bir yumurta hucresi
halinde iken, ilerde sahip olacagimiz butun ozellikler
bir kader tarafindan belirlenmis ve "bir duzen icinde"
DNA'larimiza yerlestirilmistir. Otuz yasina
geldigimizde sahip olacagimiz boy, renk, kan grubu,
yuz sekli gibi butun ozelliklerimiz otuz yil dokuz ay
oncesinden, yani dollendigimiz andan itibaren
baslangic hucremizin cekirdeginde kodlanmistir.
DNA'daki bu bilgiler sadece az once degindigimiz
fiziksel ozellikleri belirlemez. Ayni zamanda hucre ve
vucuttaki binlerce farkli olayi ve sistemi de kontrol
eder. Ornegin, insanin kan basincinin alcak, yuksek
veya normal olmasi bile DNA'daki bilgilere baglidir.
DNA'da kayitli bulunan bu bilgi pek hafife alinacak
gibi degildir. Oyle ki, inanmasi guc fakat insanin tek
bir DNA molekulunde tam bir milyon ansiklopedi
sayfasini dolduracak miktarda bilgi bulunur. Dikkat
edin; tam 1.000.000 ansiklopedi sayfasi... Yani, her
bir hucrenin cekirdeginde, insan vucudunun islevlerini
kontrol etmeye yarayan bir milyon sayfalik bir
ansiklopedinin icerebilecegi miktarda bilgi
kodlanmistir.
Bir benzetme yapmak istersek, dunyanin en buyuk
ansiklopedilerinden birisi olan 23 ciltlik
"Encyclopedia Britannica"nin bile toplam 25 bin
sayfasi vardir. Bu durumda, karsimiza inanilmaz bir
tablo cikar. Mikroskobik hucrenin icindeki, ondan cok
daha kucuk bir cekirdekte bulunan bir molekulde,
milyonlarca bilgi iceren dunyanin en buyuk
ansiklopedisinin 40 kati buyuklugunde bir bilgi deposu
sakli durmaktadir. Bu da 920 ciltlik, dunyada baska
esi, benzeri olmayan dev bir ansiklopedi demektir.
Yapilan tespitlere gore ise, bu dev ansiklopedi
yaklasik 5 milyar farkli bilgiye sahiptir. Burada
sozunu ettigimiz bir bilgisayar veya kutuphane degil,
yalnizca protein, yag ve su molekullerinden olusan,
milimetreden 100 kat daha kucuk bir kuptur. Bu kucucuk
et parcasinin icinde, degil milyonlarca bilgi, tek bir
bilginin var olmasi ve onun bu bilgiyi muhafaza etmesi
bile son derece hayret verici bir mucizedir.
İnsanlar modern cagda bilgiyi saklamak icin
bilgisayarlari kullaniyorlar. Bilgisayar teknolojisi
ise bugun butun diger teknolojilerin basini ceken en
ileri teknoloji olarak kabul ediliyor. Bundan 20 yil
once, oda buyuklugundeki bir bilgisayarin sahip
olabildigi bilgiyi, bugun kucuk "mikrocip"ler
saklayabilmekte... Ancak insan zekasinin asirlardir
edindigi bilgi birikimi ve yillar suren cabalari
sonucunda gelistirdigi bu son teknoloji bile daha tek
bir hucre cekirdeginin bilgi saklama kapasitesine
uzaktan yakindan ulasabilmis degil. Boyle muazzam bir
kapasiteye sahip olan DNA'nin kucuklugunu yansitmasi
acisindan su karsilastirma yeterlidir saniriz:
Bugune kadar yasamis, gelmis gecmis her canli turunun
butun ozellikleri bilgi olarak DNA'ya yuklense toplam
DNA hacmi bir cay kasiginin ancak kucuk bir kismini
doldururdu. Dahasi geriye su ana kadar yazilmis butun
kitaplari saklayabilecek kadar bosluk kalirdi.
(Michael Denton, Evolution: A Theory in Crisis,
Maryland: Adler & Adler, 1986, s. 334)
Gozle goremedigimiz, capi milimetrenin milyarda biri
buyuklugunde olan, basit atomlarin yan yana
dizilmesiyle olusmus bir zincir, acaba boyle bir
bilgiye ve hafizaya nasil sahip olabilir? Bu soruya
sunu da ekleyin: Vucudunuzdaki 100 trilyon hucreden
her biri bir milyon sayfayi ezbere biliyorken, acaba
bir insan olarak hayatimiz boyunca kac ansiklopedi
sayfasi ezberleyebiliriz?
Bu durumda sunu kabul etmelisiniz ki midenizdeki ya da
kulaginizdaki herhangi bir hucre sizden kat kat daha
bilgili, bu bilgiyi en dogru ve en kusursuz sekilde
degerlendirdigi icin de sizden cok daha akillidir.
Peki nasil olur da vucudunuzdaki 100 trilyon hucrenin
her biri ayri ayri boylesine inanilmaz bir akla sahip
olabilir? Bunlar sonucta birer atom yiginidir ve
bilinc sahibi degildirler. Tum elementlerin atomlarini
alin, farkli bicimlerde ve sayilarda birbirlerine
baglayin, farkli molekuller olusturun, yine de akil
elde edemezsiniz. Bu molekullerin buyuk, kucuk, basit
ya da karmasik olmasi da bir sey degistirmez. Sonucta,
bilincli olarak bir isi organize edip basaracak bir
zihin asla elde edemezsiniz. Bunun cevabi cok
basittir; akil, bu molekullerde ya da bunlari icinde
barindiran hucrede degil, bu molekulleri bu isleri
yapacak sekilde programlanmis olarak var edenin
kendisindedir.
Kisaca akil eserde degil, o eseri yaratanda bulunur.
En gelismis bilgisayar bile, onu en ince ayrintisina
dek dizayn eden, tasarlayan, onu calistiracak
programlari yazip ona yukleyen ve kullanan bir akil ve
zekanin urunudur. Ayni sekilde, hucre de, icindeki DNA
ve RNA'lar da, bu hucrelerden meydana gelen insan da,
kendilerini ve yaptiklari isleri yaratanin eserinden
baska bir sey degildirler. Eser ne kadar mukemmel,
kusursuz ve etkileyici olursa olsun, akil her zaman o
eserin sahibindedir. Bir gun bir bilgisayar
laboratuarinda, masanin ustunde cok gelismis bir
disket bulsaniz, ve onu bir bilgisayar yardimiyla
okuyup icinde, sizin sahsiniza ozel milyarlarca bilgi
oldugunu gorseniz, akliniza gelecek ilk soru, bu
bilgilerin kim tarafindan ve ne amacla yazildigi
olurdu. Bu bilgilerin disketin "kendisi" tarafindan
yazildigi gibi sacma bir dusunce de elbette akliniza
gelmezdi. Disket bilinc sahibi degildir cunku.
Peki ayni soruyu neden hucre icin sormuyoruz? Disket
icindeki bilgiler birileri tarafindan oraya yazilmis
ise, bundan cok daha ustun ve ileri bir teknolojiye
sahip olan DNA, hangi akil tarafindan en mukemmel
sekilde tasarlanip, yaratilip, kendisi de ayri bir
mucize olan minicik hucrenin icine ozenle
yerlestirilmistir? Hem de binlerce yil oncesinden
gunumuze kadar hicbir ozelligini kaybetmeden. (Disketi
yapan ve icine bilgileri yazan insanin beyninin de bu
hucrelerden olustugunu unutmayalim).

Sizleri Biz yarattik, yine de tasdik etmeyecek
misiniz? (Vakia Suresi, 57)
Sizin yaratilisinizda ve (Allah'in) yeryuzunde
yaydigi canlilarda, kesin olarak inanan bir toplum
icin ibret verici isaretler vardir. (Casiye suresi, 4)

İste biz, bu temsilleri insanlar icin getiriyoruz;
fakat onlari ancak bilenler dusunup anlayabilir.
(Ankebut suresi, 43)

Hic yaratan bilmez mi? O, en ince isleri gorup
bilmektedir ve her seyden haberdardir. (Mulk
suresi,14)

Andolsun, size icinde sizin icin ogut bulunan bir
kitap indirdik. Hâla akillanmaz misiniz? (Enbiya
suresi, 10)

Onlar Kuran’i dusunmuyorlar mi? Yoksa kalpleri
kilitli mi? (Muhammed suresi, 24)

Eger biz Kuran’i bir daga indirseydik, muhakkak ki
onu, Allah korkusundan bas egerek, parca parca olmus
gorurdun. Bu misalleri insanlara dusunsunler diye
veriyoruz.(Hasr suresi, 21)

Suphesiz ki bu Kuran en dogru yola iletir; iyi
davranislarda bulunan muminlere kendileri icin buyuk
bir mukâfat oldugunu mujdeler. (İsra suresi, 9)

De ki: Yeryuzunde gezip dolasin da, Allah ilk bastan
nasil yaratmis bir bakin. İste Allah bundan sonra
(ayni sekilde) ahiret hayatini da yaratacaktir.
Gercekten Allah her seye kadirdir. (Ankebut suresi,20)

Gogu, yeri ve ikisi arasindakileri biz bos yere
yaratmadik. Bu, inkâr edenlerin zannidir. Vay o inkâr
edenlerin atesteki haline! (Sad, 38)

Kendi yaratilisini unutarak bize karsi misal
getirmeye kalkisiyor ve: "Su curumus kemikleri kim
diriltecek?" diyor. De ki: Onlari ilk defa yaratmis
olan diriltecek. Cunku O her turlu yaratmayi gayet iyi
bilir. (Yasin, 78-79)

Elbette goklerin ve yerin yaratilmasi, insanlarin
yaratilmasindan daha buyuk bir seydir. Fakat
insanlarin cogu bilmezler. (Mumin, 57)

Gokleri ve yeri yaratan, bunlari yaratmakla
yorulmayan Allah'in, oluleri diriltmeye de gucunun
yetecegini dusunmezler mi? Evet O, her seye kadirdir.
(Ahkaf, 33)

İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya
toplayamayacagimizi mi sanir? Evet, bizim, onun parmak
uclarini bile aynen eski haline getirmeye gucumuz
yeter. (Kiyame, 3-4)

Su insanlar, carcabuk gecen dunyayi seviyorlar da
onlerindeki cetin bir gunu (ahireti) ihmal ediyorlar.
(İnsan, 27)

Kim Allah'a ve Peygamberine karsi isyan eder ve
sinirlarini asarsa Allah onu, devamli kalacagi bir
atese sokar ve onun icin alcaltici bir azap vardir.
(Nisa, 14)

Bir yanıt yazın