0 0
Okuma Süresi:6 Dk., 44 Sn.

Fındık sezonuna az bir zaman kala üreticiler fiyatların ne olacağını merakla bekliyorlar. Bu konuyu fındık tüccarı ve yazarımız Erol Okutucu ile görüştük.

Soru; Fındığın maliyeti sizce ne kadardır?

Cevap; Bu konu en çok tartışılan ve asla ortak noktada buluşulamayacak kadar ayrılıklar içeren bir konudur. Eğer siz İstanbul, Ünye veya başka bir şehirde oturuyor ve başka bir işle ilgileniyorsanız fındığın maliyeti yüksek çıkar. En az 7 TL fiyat sizi kurtarabilir. Ama siz köyünüzde yaşıyorsanız, bahçenizin bakımını, gübrelemesini ve toplamasını kendiniz yapıyorsanız bu maliyet kilo başı en fazla 1,5 TL. Ye kadar düşecektir. Bu maliyetin üstünden kalan parada sizin yaşamak için yevmiyenizi çıkartmaya yetecektir. Maliyeti artıran unsurların en önemli sebeplerinden birisi de fındık arazilerinin parçalı ve küçük olmasıdır. Örneğin 10 dönüm yerin yabancı otlarını bir tırpan motoru edinerek imha edebilirsiniz. 50 dönüm fındık bahçesine de aynı şekilde bir tırpan motoru yetecektir. Maliyet getiren bütün kalemlerde bu unsur geçerlidir. Dolayısı ile arazi küçüldükçe maliyet artacaktır.

Soru; Fındık rekoltesi Türkiye genelinde 603 bin ton olarak açıklandı. Bu rekolteler ne kadar doğru ve inandırıcıdır?

Cevap; Son iki yıla kadar rekolteyi üç kurum açıklıyordu. Birincisi Ziraat odaları ve Fiskobirlik. Bu grup, her yıl rekolteyi düşük göstermiştir. Çünkü onların hedefi ürünü daha değerli yapmaya çalışmaktır. Bu tutum iyi niyetli ve çiftçinin menfaatine gibi görünse de, inandırıcılığını yitirdiği için ciddiye alınmamaktadır. İkinci grup fındık ihracatçıları ya da lobileridir. Yine bu grupta Ziraat odalarının yaptığının tam tersine ürünü oldukça fazla göstermeye çalışmaktadır. Özellikle Yurtdışı alıcılarının arzusu fiyatların düşük olması temenni edilmektedir ki buda aynı şekilde inandırıcı değildir. Üçüncü ve gerçekçi kurum olarak tarım müdürlükleri rekolte çalışması yapmaktadır. Şu ana dek en inandırıcı ve en doğru bilgiler bu kurumdan gelmiştir. Son iki yıldır Ulusal Fındık Konseyi çalışmalar yaparak kamuoyunu bilgilendiriyor. Tahminlerini doğru yaptıklarını gözlemliyorum. Örneğin bu yıl 603 bin ton dedikleri rekolte az bir oynama ile doğrudur diye düşünüyorum. Tabi fındık zamanına daha çok var. Olumsuz hava şartları, fındığın kurutulamaması gibi etkenleri saymıyoruz.

Soru; Birçok insan çiftçinin tefecilere boğulduğunu o yüzden fındığını ucuza verdiğini söylüyorlar. Fındık fiyatlarının da bu yüzden artmadığını düşünüyorlar. Tüccarların daha çok faizcilik yaptığı hep anlatılıyor. Siz ne düşünüyorsunuz? Gerçekten çiftçi faizcilerin eline mi düşüyor? Ve fındık bu yüzden mi para etmiyor?

Cevap; Öncelikle tefeci ile tüccarı birbirinden ayırmak lazımdır. Yani her tüccar tefecilik yapıyor diye yanılgıya düşmemek lazımdır. Tüccar ürünü alır, fiyat-rekolte beklentilerine göre bekletir-bekletmez, satar-satmaz ve para kazanmaya çalışır.

Tüccara tefeci demek için neler yaptığına bir göz atalım; tarım kredi kooperatifleri birkaç kefille tapu üzerinde işlem yaparak vadeli gübre, ilaç verir. Ziraat odaları bolca aidat alır ve karşılığında hiçbir şey veremez. Bankalar sağlam kefil bulursa kredi verir. Bu şartları yerine getiremeyen çiftçi ne yapacak? Ama tefeci diye yaftaladığımız tüccarlar gübre zamanı gübresini veresiye verir. İlacını veresiye verir. Elbette mart ayında 500 TL/Ton olan gübresini 7 ay sonrası için yine 500 TL ye vermeyecektir. Üzerine bir miktar ilave edecektir. Fındığı toplayan amele üreticiden parasını hemen ister. Oysa üretici daha fındığını patoza bile vermemiştir. Üretici nereden para bulacak? Yine tüccar devreye girer. Bana fındık getirsin diye ona avans olarak faizsiz amele parasını da verir. Gecenin bir vakti üreticinin hastası oldu cenazesi oldu nereden para bulacak? Siz üreticiye imkân vermemişseniz yine tüccar devreye girecek. O üreticiye yardımcı olacaktır. Kaldı ki tüccarın diğer kurumlar gibi hiçbir güvencesi de yoktur. Diyelim ki çiftçiye 1.000 TL avans verdiniz. Ve senet aldınız. Çiftçi art niyetli ise savcılığa gidip bu adam bana para sattı diyebiliyor. Savcıda başlıyor tüccarı incelemeye. Tüccar parasına mı yansın yoksa alacağı para ve hapis cezasına mı yansın. Art niyetli tüccarlar yok mudur? Elbette art niyetli üreticiler gibi tüccarlarda vardır. Sıkıntıda zaten bunlardan kaynaklanmaktadır.

Soru; Peki bunun hiç çözümü yok mu?

Cevap; Elbette var. En radikal çözüm yolu Tüccar hiçbir üreticiye veresiye bir şey vermeyecek. Hiçbir üreticide tüccardan veresiye bir şey almayacak. Her iki taraf da bir yıl dişini sıksalar sorun kendiliğinden çözülecektir. Çünkü üretici bunu bir yıl sonra daha fazlasıyla zaten ödüyor. Eğer bir yıl dayanabilse daha az meblağayı istediği zaman fındığını satarak ödeyebilecektir. Eğer bu genele yayılırsa fındık ürünü de piyasaya birden inmeyeceği içinde fiyatlar otomatikman yüksek seyredecektir. İkinci çözüm yolu ise; özellikle ziraat bankası çiftçiye uygun koşullarda ve az formaliteler karşılığında ihtiyaç kredileri vermelilerdir. Tarım krediler kar marjı gözetmeksizin ve üretici seçmeksizin uzun vadelerde üreticiye yardımcı olmak zorundadırlar. Her iki kurumda bu nedenlerden kurulmuştur.

Soru; Fiyatlar neden çok oynuyor veya istikrara kavuşmuyor?

Cevap; Bildiğim kadarıyla dünyada hiçbir ürün veya meta’nın bu kadar oynak olduğu söz konusu değildir. Bir ürün düşünün enflasyonun yüzde 7 lerde seyrettiği bir ülkede bir ayda 2.5 TL den 5 TL ye çıkabiliyor. 5 TL den 7 TL ye fırlayabiliyor. Aynı şekilde tekrar 2.3 TL ye de düşebiliyor. Böyle bir şey fizik kanunlarına aykırı olmakla beraber maalesef fındık sektöründe bu bir realitedir. Büyük çaplı ihracatçı iflasları, üreticilerin geçinememesi hep bu dengesizliklerden kaynaklanmaktadır. Fakat iş dönüp dolaşıp çiftçinin eylem ve davranışlarına geliyor. Şöyle ki; Üretici bir yıl boyunca üretmeden veresiye takılıyor. Bakkala, manava, tüccara ve ihtiyacı olan her yere eylül ayı opsiyonlu borçlanıyor. Eylül ayı geldiğinde Türkiye’de üretilen fındığın neredeyse %40 piyasaya iki ay içerisinde iniveriyor. Bir kere bu en büyük sorun olarak karşımıza çıkıyor. Hadi borçlanmadılar diyelim. Bu kez de acele gelen ve acele fındığını emanete bırakan ya da satan gurbetçiler de bu istikrarsızlığı körüklüyor. Son halkayı ise üreticinin fındığını sormadan Alivre dediğimiz metotla daha toplanmadan satmaya başlayan büyük ihracatçılar tamamlıyor. İşte bütün bu olumsuzluklar fiyatları anormal bir şekilde oynatabiliyor.

Soru; Fiskobirlik devrede olmalımıdır?

Cevap; Cumhuriyet kurulduğu yıllarda bu tür kooperatiflere ciddi bir ihtiyaç vardı. Ticaret erbabının gelişmediği bir ülkede ancak kooperatifler yoluyla ürün satabilirsiniz. Fakat çağımızda bu tür kooperatifler kamuya yük olmaya başlamıştır. Şöyle ki; Varsayalım Fiskobirlik tüm sezon boyunca 100.000 ton fındık aldı. Bunu yönetim kurulundan başlayarak depolardaki bekçilere kadar, paha biçilmez binalar ve idare merkezlerinden, sürekli para harcayan özel makam araçlarına kadar en az 600 personelle yapıyor. Geçici mevsimlik hamal ve ameleleri saymıyorum. Bunların yaklaşık maliyeti aylık en az 2 trilyondur. Oysa şu an sadece Ünye’de aynı miktardaki fındığı üç tane özel fabrika alır kırar ve çürütmeden direk ihraç eder. En fazla 20 kişi ile bunları halleder. Bunda da geçici işçileri ve ameleleri saymıyorum. Bunların da tamamının maliyeti aylık 65 milyardır. Dikkat edin her iki kurum da fındığı aynı fiyata satıyor! Fiskobirlik bu şartlar altında nasıl varlığını devam ettirebilir? Bu tür kooperatifler ağır maliyetleri kamuya yüklediği ve yalan yanlış spekülasyonlarla piyasanın rayına oturmasına engel olduğu için varlığı tümden ortadan kalkmalıdır.

Soru; Peki çiftçi nasıl örgütlenecek?

Cevap; gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bizde de lisanslı depoya bir an önce geçilmelidir. Bunu da en iyi ticaret oda ve borsalarının yanı sıra ziraat odaları sağlamalıdır. Ürünü satmak içinde açık artırmalı sistemde çalışan özel borsalar oluşturulmalıdır. Aslolan ürünü piyasaya değil, kimsenin dokunamayacağı oynayamayacağı sağlıklı bir depoda muhafaza etmektir.

Soru; İhracatçıya, Tüccara ve Üreticiye ne gibi tavsiyeleriniz var?

Cevap; İhracatçı alivre satışlara çok rağbet etmemelidir. Elbette alivre satış olmazsa olmazdır fakat kumar oynama derecesinde hayalperest bir işleme girmemelilerdir. Tüccarlar kesinlikle veresiye ürün veya para vermemelilerdir. Bozuk ürünü üreticiden almamalılardır. Yaş ve çürük fındığı kabul etmemeleri gerekmektedir. Bırakmışsa üreticinin emanet fındığını satmamalılardır. Üreticiye gelince; en çok iş üreticiye düşmektedir. Her şeyden önce üretici borçlanma anlayışını bırakması gerekmektedir. Bahçesindeki ürününe kendisi bakım yapmalı ve kendisi ailesi ile birlikte çalışmalıdır. Mümkün mertebe fındığını dahi amelesiz kendisi toplamalıdır. (çok miktarlar hariç!) Ürününü düzgün seçip kurutmalı ve jüt çuvallarda evinde muhafaza etmelidir. İhtiyacı kadar piyasaya fındık indirmeli ve asla tüccara fabrikacıya emanete fındık bırakmamalılardır.

Soru; Son olarak bu yıl fiyatları nasıl bekliyorsunuz?

Cevap; Fındığın bileni olmaz ama yinede tahmini söyleyeyim; 603 bin ton rekolte öyle çok fazla bir rekolte değildir. İhracata ve iç tüketime ancak yetiyor. Önceki yıllar gibi Fiskobirlik ya da TMO elinde stok fındık baskısı da söz konusu değil. Destekleyici bir unsur olarak geçen yılki gibi bu yılda fındık Ramazan ayına denk geliyor. Dolayısıyla üretici biraz daha ağır kalacak ve fındık piyasaya birden inemeyecektir. En önemli faktör ise bu yıl üretici fazla borçlanmadı. Borçluysa bile bu bankalara ekim kasım ayları için borçlandılar. 3.5 – 4 TL arası fiyat ile başlayabileceğini tahmin ettiğim fındık fiyatları birkaç ay içerisinde 4.5 TL civarlarına ulaşacaktır. Ama çiftçi ürününü pazara hemen indirir ve emanete bırakırsa 3 TL altına bile düşmesi muhtemeldir. Son sözüm; Fındığa Üretici sahip çıkacaktır-Çıkmalıdır!

Bir cevap yazın