0 0
Okuma Süresi:2 Dk., 7 Sn.

Yaşadığımız çağın en güzel tarafı hiç kuşkusuz iletişim kolaylığıdır. Ancak bu kolaylık aynı anda adına “REKLAM” dediğimiz dayatmaları da beraberinde getiriyor. İş o kadar sulandırıldı ve o kadar itici oldu ki, insanlar cep telefonu aldığına, televizyona,  gazeteye, internete baktığında derin bir pişmanlık duyuyorlar. “Azzz sonra!” sözlerinin ardından kuvvetli bir reklam kuşağının darbelerine maruz kalınacağını artık hepimiz biliyoruz. Tartışma programların da konuşanın adı ve açıklaması yazıyor fakat üstüne reklam bandı geçmiş ve siz konuşmacıyı tanıyamadan program bitmiş oluyor. Ana programlarının adı artık reklamlar arası programlar olmuş durumda. Gazete okurken bilirsiniz en önemli haberler ilk sayfada, en keyifli haberler ise sayfa ise son sayfadadır. Ama bir bakarsınız ki gazetenin son sayfası reklamlarla dolmuş, siz ise ciddi bir hayal kırıklığına uğramışsınızdır. İnternette sayfalarda sörf yapacaksınız. Yok yapamazsınız! Önce reklam flaşlarını eliniz mahkûm izleyecek ve okuyacaksınız. Sonrada “reklamı geç” seçeneğine basacak, reklamın insafı ölçüsünde bir zaman diliminden sonra istediğiniz sayfaya kavuşacaksınız. Radyoda şarkı dinliyorsunuz. Dinleyemezsiniz! Çünkü araya spotlar halinde spikerin cırlak ve kulak tırmalayıcı tiz sesini iliklerinize kadar hissedecek, reklamları dinleyecek ve devam edeceksiniz. Eskiden ucu yakılmış mektupların yerini artık e-mailler aldı. O eski mektuplar sadece yazanla okuyan arasında kalırdı. Araya kimse girmezdi. Ama e-posta kutunuzda onlarca istenmeyen mail vardır. Onlardan kurtulduysanız bu kez de çuvallarla reklam mailleri vardır. Onlarla boğuşacak ve gerçekten ilgilendiğiniz maile kavuşacaksınız. Ya cep telefonuna ne demeli? Numaranızı vermediğiniz halde reklam yağmuruna tutulursunuz. Söz konusu operatörler bizim numaraları ne hakla nasıl verdiklerini halen daha merak eder dururum. Ya bankalar! Dakika başı reklam. Şu kadar TL alışveriş yapın bir kutu deterjanı götürün. Börtü-böceğe şu kadar bonus, kıla-tüye bu kadar chip para! Bir ara Cem Uzan’ın Genç Parti’si özellikle kendi Gsm abonelerine sürekli “Cem Uzan şunu dedi”, “Cem Uzan şuraya intikal etti”, “Cem Uzan bugün halka bedava pilav üstü kavurma dağıttı” gibi mesajları vardı unutmadık! Eğer bir gün kazara süpermarkete gittiyseniz kazara numaranızı verdiyseniz size yazık olmuştur. Artık iflah olmazsınız. İlk fırsatta size “Bugün Malmarkette Dana kıyma şu para!” “Hakiki tam yağlı inek peyniri geldi!” gibi mesajlarının ardı arkası kesilmeyecektir.  Reklamlar nerelerde yok ki?  Bir kerede kullanıp attığımız ıslak mendilden tutunda, ambalaj olan en basit bir kâğıda kadar her yerde var. Üstelik bol reklamlı ambalaj var, altında da ambalajı üreten firmanın da reklamı var. Bir dernek veya kurum üç beş çam ağacı dikiyor, kocaman bir tabela! Bu orman filanca kurum ormanıdır!  Havada, karada, denizde hatta öldükten sonra mezarlıklarda bile reklam var. “Dut ağacından kabir tahtası, Kayseri’den kefen bezi! Ölü seven nalburiye… Maalesef yeter artık! dedirten reklamlar, muhatabını taciz edercesine ve mideleri bulantı spazmlarına sokarcasına fütursuzca devam ediyor. Reklamları izlediniz.

Bir cevap yazın