Bir Umut’tur Yaşamak…

0 0
Okuma Süresi:1 Dk., 57 Sn.

Güzel bir söz vardır; “Para Biterken, İnsan Giderken Değer Kazanır”

Tam da o günleri yaşıyoruz.

Sağlığımızın, dostlarımızın, özgürlüğümüzün, “yapmışsak” maddi birikimlerimizin kıymetini anlamaya başladık.

Bireysel yaşam yerine, Sosyal yaşamın “olmazsa olmaz” olduğunun farkına vardık.

Camilerimiz, birlikte yemek yeyip sohbet ettiğimiz, çay içip lafladığımız mekânlar ne güzel yerlermiş…

Cuma namazlarını özledik.

Vaktinde yetişmeyi, ama bir dahakine son dua bitmeden çıkmamaya sözler verdik.

İşçi isek çalıştığımız yeri özledik. Burada kaytarmayı, mesaiye geç kalmayı özledik.

Ama bu dönem biterse bir daha işyerimizden dışarıya bile çıkmamaya sözler verdik.

İşveren isek de birçok şey özledik.

Çalışmanın, üretmenin, işçilerle birlikte koşturmayı, tatlı bir telaşla işleri yetiştirmeyi özledik.

Canımız çektiği anda sokaklara çıkıp tatlı/pasta almayı özledik.

Gecenin bir vakti acıktığımızda çorba içmeyi özledik.

Çat kapı bir esnaf arkadaşımıza, evde kapı komşumuza gidip bir kahve içmeyi özledik.

Ekmek arası döner yemeyi özledik. Lahmacunu, Satır Et’i özledik.

Sokakta koşturan çocukları, okulların cıvıl cıvıl faaliyetleri meğerse ninni gibiymiş.

Sokak hayvanlarını özledik, o itip kaktığımız, zayi ettiğimiz bir parça ekmeği önüne koymayı çok gördüğümüz kediyi, köpeği özledik.

Yaz kış, çoluk çocuk, eş dost mangal yapmayı özledik.

Bir arkadaşımızla karşılaştığımızda tokalaşarak sıkıca sarılmayı özledik.

Arabamıza, bisikletimize binip, boş beleş amaçsızca gezmeyi özledik.

Yaşadığımız mekânları restore etmeyi, Belediyeler, Hükümet Konakları gibi resmi kurumlarda evrak kovuşturmayı özledik.

Akrabalarımızı özledik.

Akşamları sohbet etmek için onları ziyarete gitmeyi özledik.

Bir hafta sonu elimize bir şeyler alarak büyüklerimizin ellerinden öpmeyi özledik

En çok da yaşlılarımızı özledik. Bankalarda sıra beklemelerini, onlar para çekerken yardımcı olmayı, hal-hatır sormayı özledik.

Gereksiz yere birbirimize kızmayı özledik.

Trafikte itişip kakışmayı, birbirimize hunharca korna çalmayı özledik.

Sinemaya gitmeyi, berberde saç tıraşı olmayı ne çok özledik böyle.

Dedikodu yapmayı bile özledik artık.

Sıkıldık, bu cendereden kurtulmak için maddi olarak sağlımıza dikkat ederken, manevi güç olarak da her daim Allah’a dua ediyoruz.

Akşamları minarelerden yapılan dualara hep birlikte eşlik ediyoruz.

Elbette bu günler de geçecek.

Bizi yaratan Allah elbette umudumuzu, yaşama sevincimizi, hayata dört elle sarılmamızı da iade edecektir.

Ve elbette şu an biz sevgi, dostluk, kardeşlik, özlem, sarılma, hasretlik biriktiriyoruz.

İlk fırsatta hem sevdiklerimizin, hem de sevmediklerimizin yanına koşacağız.

Arkadaşlarımıza, işçilerimize, amirlerimize, memurlarımıza hatta sokaktaki hayvanlara bile; “sizi çok özledim, geçmişte yaptığım hatalardan ötürü beni bağışla” diyeceğiz.

Bundan sonra seni/sizi asla kırmayacağım, hiç önyargıyla bakmayacağım diyerek bol köpüklüsünden kahveler pişireceğiz.

Çünkü biliyoruz ki; “Gecenin en karanlık anı, şafak sökmeden az önceki andır.”

İşte o an gelmektedir, o şafak sökmek üzeredir.