Genel seçimler yaklaşıyor ya,
İstanbul, Ankara ve daha bazı büyük şehirlerden ne cevherler kulis faaliyetlerine başlayacaklar göreceksiniz.
Her seçim zamanı bu adamlar karabatak gibi kafalarını otlandıkları sudan çıkarıp adaylık peşine düşerler.
Nasılsa söyleyecekleri şey İstanbul’dayım, Ankara’dayım vs, dir.
Sorulduğunda; “bizler oralarda mühim insanlarız, çok önemliyiz yani” derler.
E biz de eşek değiliz ya, hemen adaylıklarını kabul edip bağrımıza basacağız.
Aday olup seçimler bitene kadar birlikteyiz.
Yan yana, kol kola, kakara kikiri dolanır dururuz.
Seçim bittikten sonra, seçilir veya seçilmez tez elden kafalarını çıkarttıkları suya geri sokacaklardır.
Taa ki gelecek seçimlere kadar.
O vatandaşlar gelince sorulur; nerelisin?
İstanbul da yaşıyorum!
Neresi?
İçinde işte.
Ne kadar içinde mesela?
Pendik tarafları.
Başka?
Büyükçekmece.
Yani ben Ünye’den çıksam ondan daha önce İstanbul şehir merkezine ulaşabiliyorum.
Ama o illa İstanbulludur.
Tamam, o zaman ne iş yapıyorsun?
Ben mi… Ohoo, hangi birini sayayım?
Birini sayıver işte.
Şu dernekte üyeyim, bu belediyede amele çavuşuyum, filanca kaldırımda mühendisim vs.
Nerelisin?
Ankara’da yaşıyorum.
İşiniz?
TBMM de görevliyim.
Vekil danışmanıyım!
Bilmeyende milli güvenlik kurulu üyesi zanneder.
Angarya işlere bakıyor, lojmana götürülecek malzemeleri falan taşıyor.
Ama adam büyük iş yapıyor. MECLİSTE!
Ne iş yapıyorsun?
Bakan bey’in korumasıyım. Bakan beyle görüşüyoruz.
Nasıl görüşüyorsunuz?
O bazen kapıdan geçiyor ben görüyorum.
O da seni görüyor mu?
Bazen görmüyor.
Yani genelde göremiyor. E koca bakan bey. Yoğun adam.
Ne iş yapıyorsun?
Büyük şehirde mühendisim.
Aferin.
Peki, dereceye giren hangi büyük projelerde imzan var?
Yani Ünye’de ki mühendislerden ne farkın var?
Hiçbir fark yok.
Kendi yağında kavrulan alelâde bir esnaf.
Ne iş yapıyorsun?
Avukatım!
Vay canına!
Hem de büyük şehirde değil mi?
He ya!
Hangi uluslar arası davalarda yer aldın?
Hık-mık…
E o zaman Ünye’de de çok avukat var ki!
Ne iş yapıyorsun?
Büyük şehirde filanca yerde şefim.
Sormuyoruz bile.
Neyin şefisin? Ne şefisin? Ne ayaksın?
Ama İstanbullu ve Ankaralı ya, o yetiyor.
Oysa onların buradan gidiş için birkaç nedenleri vardır.
Ya daha iyi bir iş için, ya sürgün yedikleri için, ya iflas ettikleri için, ya burada büro açıp da barınamadıkları için, ya da buralarda yapabilecek fazla bir şeyleri olmadığı için gitmişlerdir.
Tamam, daha iyi bir iş daha iyi bir kariyer yapmak üzere gitmiş olabilirsiniz.
O zaman kalın kaldığınız yerde ve ne yapacaksanız orada yapın.
Seçime girecekseniz de orada giriverin.
Bize bulaşmayın dimi ama.
Ama yok. Tekke beklenmeyecek ama çorba hazır olunca da illa içeceklerdir.
Herhalde içlerinden; “E kardeşim sizde adam yok! Biz ne yapalım? Fırsatı değerlendiriyoruz işte” diyorlardır.
Hani bir laf var ya; (Amiyane tabir) “Evde büyüyen tosundan öküz olmaz!”
Dolayısıyla dışarıdan öküz ithal ediyoruz. (Hadi bu da amiyane olsun)
Söz konusu şehrin sürekli duran sakinleri; evdeki tosundan öküz bal gibide olur.
Dışarılara bakmanıza, hariçten gazel okuyanlara iltifat etmenize gerek yok.
İçimizde onlarca cevherler var.
Lütfen onları değerlendirin.
Bırakın öyle canı isteyince milletvekilliğine, belediye başkanlığına aday olanları.
Sizi en iyi içinizdekiler, sizinle birlikte tüm yıl yaşayanlar daha iyi tanır.
Sorunlarınızı en iyi yine içinizde yaşayanlar bilir.